4 Mayıs 2014 Pazar

Bir Pazar Akşamüstü


  Evden çıkmak içimden hiç gelmediği halde güneşin ışıltısı beni dışarı davet ediyordu.Giydim spor ayakkabılarımı ve düştüm yollara. Su sesi dedim her zaman iyi gelir insana. Otobüsten sahile bir 50 metre kala indim. Ve Queen East ' teyim. Boylu boyunca uzanan sahile birkaç adım kala,ağaçların arasından göz kırpıyor dalgalar.İşte sonsuzluk "bu" dedim içimden , huzur kelimesinin karşılığı bu olsa gerek...Her ayrıntısını aklıma kazıyana dek baktım etrafıma.Ayakkabılarını bir köşeye fırlatıp kumda oynayan çocuklar,köpekleriyle kucaklaşan insanlar,ailecek  paten kayan mutluluk tablosu  , ( arka planda barbekü kokusu ) yürüyen babasını scooter 'ı ile yakalamaya çalışan ufaklık... 6 ay süren kışın ardından herkes halinden memnun ve güneşin  tadını doyasıya çıkartıyordu. İnsanı yalnızlığıyla bile barıştıran bir gündü anlayacağınız :) 

26 Nisan 2014 Cumartesi

Farketmeden..


    İnanmakla inanmamak arasındaki o görünmez çizgeden inanma sahasına geçmek, belki herhangi bir insanın  ömrü kadar uzun ya da bir dakikanın altmışta biri kadar kısa da sürebilir. Peki ya geri dönüş ?
    Elimizde bulunan çift taraflı biletlerin gidiş yönü çok pahalı ve elde edilmek için canla başla çalışılıyor. Ama herkes temkinli , kimse giderken nasıl döneceğini hesaba katmak istemiyor.Çünkü dönüş biletleri giderken taşıdığımız umutları barındırmıyor.

10 Kasım 2013 Pazar

Kendime Yolculuk

     Benliğimden içeri hergün yeni bir kapı açılıyor , nitekim tüm kapılar yine aynı avluya bağımlı...Bu avluya onca sene ne sığdırdığımı  , neleri ekleyip, neleri sonsuza kadar çıkarttığımı görebilmek için hayatımın çeşitli dönemlerinde yaptığım bilançoların herbirinde farklı toplamlar çıkıyor. Yıldan yıla  , mutlu olmanın ,gerektiğinde vazgeçebilmenin, uğrunda savaşmanın ve hayata farklı dallarından tutunmanın kendimce bilinmeyen formüllerini keşfediyorum.Genişliyorum..
 
   
   
   
   
   
   

2 Haziran 2013 Pazar

BEN BÖYLEYİM



     Çok kez kırıldığım , değer verdikçe tekrar kırıldığım , sonra da kırıkların düzelmesini sabırla beklediğim bir  dünyam var benim . Tepkimi susarak ortaya koyarım. Susarım , sadece susarım. Çoğu insan susmayı tepki olarak algılamaz bile . Bu iyi bir özellik mi derseniz , ben henüz bir yararını gördüğümü söyleyemem  :)
    Bazen  kimse neye ve niye kızdığımı , üzüldüğümü anlamaz . Beklerim ...Beklerim ... Yine beklerim... Çünkü karşımdakinin insan olduğunu , bir kalbe hatta bir beyine sahip olduğunu en başta hesaba katarım , üstün tutarım... Gün gelir alttan alır , çuvaldızı kendime batırırım .
    Zamanı gelince de yokolur  giderim , ben böyleyim ...
   

15 Nisan 2013 Pazartesi

AŞK- I MİSAL

  




    Yeşil  fasülye gibi olsun mesela... Zeytinyağlısı,  haşlaması , yoğurtlusu , kavurması , bulgurlusu, kıymalısı ... Yanına her şey yakışsın  , tadına  doyum olmasın . Düdüklü tencereye koyduğunda ölçüsü kaçmadan ocaktan almalı , yoksa eriyip gider öyle kalakalırsın ... Kılçıklarına da dikkat etmek lazım . Her fasülyede kılçık vardır fakat bazısı ince ve ağıza gelmezken bazısı da  yemeğe gölge düşürmek için sürdürür varlığını  ...
 
    Asıl  tadına incecik dallarından kendi ellerinle  toplayıp , kilo ile değil gramla pişirdiğin zaman varmalısın...
   
    Ve  haftanın yedi gününde yiyebilmelisin ; bıkmadan , sıkılmadan , her defasında aynı iştahla ...
                                                                                                                       
                                                                                                                         Burcu Yücel

     
 
   

7 Nisan 2013 Pazar

      DAMLALARIN SESİ

O sessizlikte duyulan , sadece damlaların sesiydi . 
Bir nefes kadar yakın , bir o kadar da ırak...
Elimi uzatsam yetişebilir miyim acaba onlara ?
Sanki benden kaçıyorlar , ben onları kovalarmışçasına ...  
                        
                                                           Burcu Yücel

               ( En azından bir beş sene önce ,yağmurlu günlerden birinde ...)


10 Mart 2013 Pazar

Yarınları Bugüne Dönüştürebilmek


     Kim bilir ,  yapmayı düşünüp  çeşitli sebepler (Kendimizce çok önemli saydığımız) doğrultusunda fırsat ayıramadığımız veya sadece üşengeçliğimizin esiri olduğumuz için ertelediğimiz o kadar çok şey var ki. Gidilecek yer , görülecek akraba ,tutulacak  söz , bakılacak göz , oynanacak oyun , okunacak kitap ve daha neler neler ...Bu gece gözümüzü kapatıp belki  bir daha hiç açamama ihtimalini hesaba katmayarak  ertelediğimiz yüzlerce şeyi ,  yerli yerinde olduğunu biliyorken gerçekleştirin . Sevdiğimizi söylemeyi ,hissettirmeyi, sizin için önem arzeden birine  iyi ki varsın diyebilmeyi, annemizi doyasıya öpmeyi , babamızla karşılıklı kahve içmeyi , yeri geldiğinde çocukla çocuk olabilmeyi ,hiç yoktan sebeplerden ağlamayı , kilo almama uğruna aklınızda kalan pastaları yemeyi :D , Çocuğunuzun başını okşamayı , balık tutmayı , yeri geldiğinde kafayı bulup hatıraları anımsamayı ...Her neyse...
      Hayatı YARINA ertelemeyelim bence :)